Türk Dünyası’nın da UNESCO’su var!

En az devletler kadar söz hakkına sahip ve yaptırım gücü bulunan uluslararası teşkilatlar, küreselleşme süreci entegrasyonuna büyük katkılar sağlamaktadır. Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında da görebileceğimiz gibi, devletlerin sözünün ve gücünün erişemediği yerlerde uluslararası teşkilatların rolü vazgeçilmez öneme sahiptir. 1991’den itibaren Sovyetler Birliği sonrası dönemini genel olarak incelediğimizde, Türkiye öncülüğünde kurulan teşkilatların Türk devletleri üzerindeki etkisi istenen seviyeye henüz ulaşmamış olsa da ideal çalışmaların yapıldığı gözden kaçmayan bir durumdur. Bunlardan “Türk Dünyası’nın UNESCO’su” olarak adlandırabileceğimiz Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) kardeş coğrafyalarımızda kültür sanat alanlarında faaliyet gösteren önemli bir kuruluşumuzdur. Kuruluşun mahiyetini daha iyi anlamak için genel merkezlerine gerçekleştirdiğimiz ziyaretimizde de gördük ki; TÜRKSOY Türkiye’nin, yeni keşfettiği Türk coğrafyalarına açılmamızda önemli bir misyonun temsilciliğini yapmakta. 1992 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan Kültür Bakanları’nın  İstanbul ve Bakü’de kültürel alanlarda ortak çalışmalar yapma kararı almalarıyla doğan TÜRKSOY, 1993 yılında Almatı’da yapılan toplantıda resmen kurulmuştur. Elbette bütün çerçeve bu ülkelerle sınırlı değil. Bu teşkilata Altay, Başkurdistan, Hakas, Saha, Tataristan, Tuva, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetleri ile Gagavuz Özerk Yönetimi de gözlemci sıfatıyla dahil olmuşlardır.

 Türk dilli halklar arasında ortak kültürümüze vurgu yapan teşkilat, bu alanlarda araştırma çalışmalarına ek olarak genel etkinlikler düzenlemekte ve İsmet İnönü’nün hafızalara kazınan sözüyle belirttiği gibi, kurulan yeni bir dünyada yerimizi almak üzere faaliyetlerine devam etmektedir. 

Teşkilatın Genel Müdür Yardımcısı Fırat Purtaş’ın belirttiğine göre, Türkiye’nin bu konuda daha etkin olması gerekmekte. Bugünkü manzara Azerbaycan’ın Türk dünyası ortak çalışmalarında zaman zaman Türkiye’den daha fazla ilerleme kaydettiğini görmekteyiz. Elbette bu da bir bayrak yarışıdır. Türkiye’nin eksik kaldığı konularda Azerbaycan ve Kazakistan tamamlayıcı rol üstlenebilir, mevcut projeleri daha da geliştirebilirler. 

TÜRKSOY’un son zamanlarda halkımıza sunduğu yayınlarından en çok dikkatimi çeken; Timur Davletov’un çalışmalarıyla istifademize sunulmuş ve  5.114 dizeden oluşan Hakas Türkleri’nin “Han Mirgen Alplik Destanı”ydı. Destanın Hakasça metni ile Türkiye Türkçesi anlatımının bir arada bulunduğu bu kitap, Türkler için eşsiz bir hazine niteliğinde. Yazılı kaynak eksikliğimizden yakınıp Fars, Yunan ve Arap kaynaklarının üstünlüğünden bahseden aydınlarımızın bu gibi eserlere en kısa zamanda göz atması gerekmekte. 

Evet, bizlerin de bir UNESCO’su var. Yapay gündemin zihinleri karıştırmasına aldırmadan bu zemini en iyi biçimde değerlendirip ortak bağlarımızı, haklı olduğumuz şekilde, daha da güçlendirmemiz şart üstü şarttır.

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download