Sıra Suriye ve Ermenistan’da mı?

Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları sırasında terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın PKK’ya yönelik silah bırakma çağrısıyla birlikte artan çözüm süreci tartışmaları Türkiye’nin yakın vadede iç ve dış politikada elinin güçleneceği kanaatini oluşturmaktadır. 30 yıllık terör sorununu barışçıl yöntemlerle bitirebilen Türkiye’nin dış politikadaki çeşitli sorunları da yeni bir ivmeyle çözebileceği beklentisi sadece Türkiye’nin değil, komşu ülkelerin ve uluslararası teşkilatların da menfaatleriyle yakından ilişkilidir.

Kürt meselesinde girilen yeni sürece ek olarak hali hazırda çatışmaların devam ettiği Suriye ve dondurulmuş normalleşme sürecinin hazırda bekletildiği Ermenistan’la ilgili çözüm sürecinin de hükümetin ajandasında olduğu tahmin edilmekte. Türkiye’nin Suriye konusunda her türlü fedakarlıkla göğüslediği sorunlar Batılı ülkelerce takdir edilmiş ancak çözüme yönelik olarak herhangi bir strateji oluşturulmamıştır. PKK’ya sınır ötesine çekilme çağrısı Türkiye’nin Suriye politikalarını ne şekilde etkiler bilinmez ancak “Büyük Ortadoğu” tahayyülleri doğrultusunda bölgede ağırlık kazanan Kürt menşeli oluşumlarla ilgili olarak Türkiye ortak menfaatler çizgisinde bir dış politika oluşturmak zorundadır. Öte yandan Suriye meselesinin en kısa zamanda, Türkiye’nin de yararına olacak şekilde çözülmesi Kürt meselesinde de mesafe alınmasını sağlayacaktır. Bu, bir yönden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun sürekli eleştirilen “sıfır sorun, azami işbirliği” formülünün de başarısız bir siyasi hamle olmadığını gösterecektir.

Yakın vadede Türk dış politikasını haksız eleştirilerden arındıracak ve Türkiye’yi bölgede sürekli çatışma halinde olma görüntüsünden kurtaracak olan bir diğer mesele de Ermenistan’la normalleşme sürecidir. Olaylara içeriden bakma yaklaşımını sürdüren muhalif çevrelere göre, Ermenistan ekonomisinin içinde bulunduğu kötü durum sebebiyle Türkiye statükoyu destekleyici yaklaşımlarını sürdürmeli ve kesinlikle tavizkâr bir politika izlememeli. Fakat meselenin dışarıdan bakılan boyutunda ise, Türk dış politikasının Ermeni meselesinde fiyaskoya uğradığı ve barışı desteklemediği görüntüsü Türkiye’yi haklı politikalarında dahi haksız çıkaracak kanaatlerin oluşmasına sebebiyet vermektedir. Hem bölgede istikrarın sağlanması hem de 1915 olaylarının yüzüncü yıldönümü olan 2015 sürecinde Türkiye’yi uluslararası arenada rahatlatacak gelişmelerin yaşanması için Kürt meselesinde olduğu gibi Ermeni meselesinde de radikal algılanabilecek adımların atılması şarttır. Ezber bozucu yaklaşımlar statükonun sarsılmasıyla birlikte Türk ekonomisinin Kafkasya’da güçlenmesi ve Türk dış politikasının aynı bölgede sözü geçer hale gelmesini sağlayacaktır.

Bugün Rus analistler Kafkasya’da Türkiye etkisinin Ermenistan’la dondurulmuş ilişkiler sayesinde kırıldığını, Türkiye yerine İran gibi bölgesel aktörlerin Kafkasya’da söz sahibi olduğunu belirtmekte ve buna ek olarak Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin Rusya ve İran’ın gücünü kıracağı endişeleri dile getirilmektedir. Ermenistan’da artan Rusya ve İran karşıtlığının da kendileri için büyük kaygılar doğurduğunu vurgulayan analistler Türkiye ile iyi ilişkileri savunan Ermenistan muhalefetinin mutlak surette başarısızlığa mahkum olduğu yönünde yayınlar çıkarmaktadır. Nitekim Ermenistan’da güç kazanan muhalif hareketler mevcut yönetimin ülkeyi Rusya’ya mahkum ettiğinden yakınmakta ve İran’ın ülkede artan etkisinden duydukları rahatsızlığı dile getirmekteler. Bu konuda ise son günlerde, İran’ın Ermenistan’daki Syunik bölgesinde kiraladığı otlak arazi konusunun kabul edilemez olduğunu açıklayan Taşnak Partisi, İran’ın kira karşılığında sağlayacağı tarım aletlerine ihtiyaçlarının olmadığını ve İran yatırımlarına karşı olduklarını açıklamıştı.

Ekonomik ilişkilerini geliştirmek amacıyla farklı alternatiflere sahip olmayan Ermenistan’ın ekonomi ve askeri konularda Rusya ve İran’a bağımlılığı Türkiye için de tehdit oluşturmakta, bu süreç içerisinde Rusya Türkiye sınırındaki askeri birliğini güçlendirme çalışmalarını devam ettirmektedir. Rusya yeni Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun Ermeni ordusunun 21. kuruluş yıldönümünde Ermenistan’a gerçekleştirdiği ziyarette de vurguladığı üzere, Rusya bölgedeki askeri varlığını vazgeçilmez olarak nitelendirmektedir.

Türkiye’nin hem normalleşme süreci hem de 2015’ye yönelik hazırlıklarında Bakü’yle de ortak hareket edeceği noktalar önem taşımaktadır. Fakat atılan her adımda Bakü’nün tepki göstermek yerine daha yapıcı tutum sergilemesi gerekiyor. Örneğin Nisan’da başlatılması düşünülen fakat önceki girişimler gibi akamete uğrayan Erivan-Van uçak seferlerine yönelik bilindik sert eleştiriler yerine Türkiye’yi bu konuda motive edecek yaklaşımlar üç ülke arasındaki barış sürecine katkı sağlayacaktır. Türkiye en başından beri Dağlık Karabağ konusunda Ermenistan’ın işgal siyasetine karşı durmuş ve bu yüzden Ermenistan’la olan sınırlarını kapatmıştır. İzlenen bu siyaset gibi, Bakü’nün de izlediği Dağlık Karabağ siyasetinin bugünkü geldiği nokta ortadadır ve herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır. O yüzden Türkiye’nin bölgedeki varlığını engelleyen mevzularda atılan adımlara yönelik sloganlaşmış eleştiriler sadece Türk dış politikasına zarar vermektedir. Artık daha farklı yaklaşımların sergilenmesi ve çözüm üretmeyen basmakalıp politikalardan uzaklaşılması gerekmektedir.

Kürt meselesine yönelik çözüm tartışmalarının sıklaştığı bu zeminde yapılacak ilk iş, bölgede Türkiye’yi yakından ilgilendiren gelişmelerin tahlilini yapıp vakit kaybetmeden gereken adımı atmaktır. Batılı ülkeler ve muhalif çevreler nezdinde Türk dış politikası ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “sıfır sorun” formülüne yönelik artan eleştirileri haksız çıkaracak olan başarılı girişimler ancak bu şekilde sağlanabilir.

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download