Ermenistan’da Sandıktan Oligarşi Çıktı

Uzun zamandır Ermenistan gündemini işgal eden ve ülke demokrasisiyle ilgili yeni gelişmelerin umut edildiği parlamento seçimleri sona erdi. Son sonuçlara göre parlamentoya giren beş parti ve bir blokun oy oranları genel olarak şu şekilde dağılmaktadır : İktidar partisi Cumhuriyetçi Parti yüzde 44.05, Müreffeh Ermenistan Partisi yüzde 30.32, Ermeni Ulusal Kongresi (EUK) yüzde 7.07, Miras Partisi yüzde 5.76, Taşnak Partisi yüzde 5.76, Hukuk Ülkesi Partisi (Orinats Yerkir) yüzde 5.47.

Seçim süreci ve sonucuyla ilgili olarak akıllara en başta seçimlerin şeffaflığı ile ilgili sorular gelse de, en belirgin yargı; Sovyet ardılı ülkelerde demokrasinin henüz özümsenmemiş olmasıdır.

Özelde Ermenistan’da ve genelde benzeri ülkelerde demokrasinin işleyişini görmek için seçim sürecinde yaşanan bazı gelişmeleri incelemekte fayda vardır. Parlamentoya giren partilerin birbirleriyle olan işbirliği, parti liderlerinin profili ve demokrasi adına tek ümit verici gelişme olan Ermeni Ulusal Kongresi’nin kısmi başarıya ulaşmış olması Ermenistan’daki siyasi mekanizmanın genel tablosunu yansıtabilir.

2011’de yaşanan en önemli on olayın ilk üçünü, iç siyasette yaşanan gelişmeler oluşturmuş ve bu çerçevede Cumhuriyetçi Parti, Müreffeh Ermenistan ve Hukuk Ülkesi Partisi arasında imzalanan memorandum, Miras Partisi lideri Raffi Hovhannisyan’ın açlık grevi ve Ermeni Ulusal Kongresi’nin başlattığı Opera Meydanı mitingleri oluşturmuştu. EUK ve Miras Partisi dışında parlamentoya giren partilerin kendi aralarında oluşturduğu işbirliği, diğer adıyla “oligarkların ittifakı” olarak tarihe geçmiştir. Seçim sürecine yakın bir zamanda uzmanların parlamentoda 80 civarında oligark olduğunu belirtmesi inandırıcı görülmemiş ve geri kalan milletvekillerinin de örtülü olarak oligarklar tarafından desteklendiği açıklamasıyla tartışma son bulmuştu.

Ülkede yaşanan oligark tartışmalarından sonra Cumhuriyetçi Parti kendi bünyesindeki işadamı milletvekillerinin bu seçimde aday olarak gösterilmeyeceğini açıklamıştı. Bu açıklamaya binaen Başbakan Tigran Sarkisyan’ın telkinleriyle de parti tarafından kesin ve net bir dille, 5 işadamı-milletvekilinin kendiliğinden siyaseti bırakacağı ve 15’inin ise parti tarafından desteklenmeyeceği belirtilmişti. Bu kişiler yerine gençler ve kadınlara öncelik verileceğini belirten Cumhuriyetçi Parti, bir anlamda seçim vaadi olarak halkın zihnindeki “oligark meclisi” algısını yıkmayı amaçlıyordu. Buna ek olarak Savunma Bakanı Seyran Ohanyan, seçim sürecinde ordunun tarafsız kalması gerektiğini belirterek her bir askerin Ermenistan vatandaşı olarak kendi tercihini uygulayacağını belirtmesi de dikkate alınması gereken ayrı bir gelişmeydi. Oligarkların varlığı ile oligark temsilcilerinin parlamentoda bulunması arasında büyük farklar olduğu söyleyen iktidar yanlısı uzman görüşleri de medyada popülerliğini artırıyordu. Fakat ülkedeki şeker piyasasının yüzde doksan beşini elinde bulunduran, Erivan’ın en işlek caddelerindeki mağazaları satın alan ve medyadaki etki gücünü artıran işadamı-milletvekillerinin yaşayışı eskisi gibi devam ediyordu. Bu yapının devamı da statükonun iç ve dış politikada aynı şekilde varlığını sürdüreceği anlamına gelmektedir. Çünkü demokrasinin herhangi bir müdahale olmadan işleyişinin bu seçimde de yaşanmadığı Ermenistan’da 1991’den bu yana devam eden tekelcilik, statükoculuk ve yolsuzluk gibi konular ülkenin bölgede yalnızlaşmasına ve zenginin daha da zengin, fakirin daha da fakirleşmesine sebep olmaktadır. Halk ise bu durum karşısında kendisini çaresiz hissetmekte, var olan sistemin el değiştirmesi halinde yeni yöneticilerin de aynı mekanizmayı devam ettirerek yolsuzluğu sürdüreceğine inanmaktadır. Dolayısıyla iktidar partisinin yaptığı açıklamalar sadece seçim yatırımı olarak anlam kazanmaktadır. Çünkü hali hazırda “oligark meclisi” yapısı güçlenerek yoluna devam etmektedir.

Cumhuriyetçi Parti’nin ülkenin en büyük oligarklarından olan Gagik Tsarukyan ve Milli Güvenlik Konseyi sekreteri Artur Bagdasaryan ile kurduğu ittifak bir “iktidar bloku” oluşturmuş ve bu blok seçim sürecinde muhalefetin sergilediği olumsuz yaklaşımlarla ilgili gizli propaganda faaliyeti yürütmüştür. Eski cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın ve eski Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan’ın da iktidar blokunda bulunan partilere göz kırpması, medyada bu blokun popülaritesini artırmıştır.

Gelişen Protesto Kültürü

Muhalefet cephesindeki en güçlü grup olan Ermeni Ulusal Kongresi (EUK) bir anlamda eski cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan’ın ismiyle özdeşleşmiş bir şekilde iktidarın meşru olmadığı söylemiyle mitingler serisi başlatmıştı. Belirtmek gerekir ki, EUK Ermenistan’da protesto kültürünün gelişmesinde büyük rol oynamış ve bağımsızlık sonrası en büyük protestolar EUK’nin etkisiyle gerçekleştirilmiştir. Karabağ’da çocukları ölen aileler ve sosyal alanların yok edilmesine karşı çıkan çevreci gençler de bu kültürün devamcısı olarak meydanlarda boy göstererek ilklerin yaşanmasını sağlamışlardır. Gençler artık askeri bütçenin eğitime ayrılmasını ve işsizliğin azaltılmasını talep edebilmekte ve ülkeyi zora sokan bölgesel yalnızlaşmanın bitmesini istemektedir.

Bir diğer protesto tarzı, yine parlamentoya girme hakkını elde eden, diaspora Ermenisi olan Miras Partisi lideri Raffi Hovhannisyan tarafından oluşturulmuştur. 2011 yılının ilk aylarından itibaren dikkat çekmeye çalışan Hovhannisyan, bilindik tarzı olan bıyıklarını kesmiş ve oturma eylemi tertip etmişti. Pek çok arkadaşının desteğini almamasına rağmen devam ettirdiği protesto halk tarafından desteklenmiştir. Elbette bu süreçte iktidar bloku tarafından kendisine karşı yürütülen propagandalardan da nasibini almış, ABD’de yaşayan oğlunun asker kaçağı olduğu haberleri yayınlanmıştı. “Ülkesi için hizmet etme gayretinde olan bir siyasetçinin öncelikle oğluna vatan sevgisi aşılaması gerekir” şeklinde yayınlanan haberler yine de Hovhannisyan’ın yeterli oyu almasını önleyemedi.

Bu seçimlerin dikkat çekici bir diğer yanı da, seçime katılacak olan güçlü partilerin sürekli olarak yabancı devletlerin büyükelçilikleriyle temasta olmalarıydı. Her hafta farklı ülkelerin elçilikleri vasıtasıyla medyaya verilen demeçler, ülkede yabancı gözlemciliğinin de güçlü olduğunu gösteriyordu. Parlamentoya giren tüm partilerin büyük çoğunlukla; ABD, Almanya, Rusya ve Fransa elçileriyle yaptıkları sürekli görüşmeler sonrasında seçimlerin şeffaflığı, demokrasi kültürünün gelişmesi ve ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumla ilgili yapılan açıklamalar da seçim sürecinde yaşanan diğer olaylar kadar önemlidir. Ayrıca Cumhuriyetçi Parti, Hukuk Ülkesi Partisi ve Miras Partisi’nin bu süreçte Avrupa Halk Partisi’ne başvurmaları ve kabul olunmaları da, uluslararası platformun dikkatini çekme çabaları olarak tarihe geçti.

Sürekli surette milliyetçi söylemlerini devam ettiren Taşnak Partisi’nin de temsil hakkına sahip oluşu önümüzdeki süreçte bilindik propagandaların devam edeceğini gösteriyor. Türkiye ile yakınlaşma sürecinde sahip olduğu görevleri bırakan ve iktidarı bu konuda uyaran Taşnak Partisi halk nezdinde “mücahit iken müteahhit olan kesim” olarak bilinmektedir. Özellikle ekonomiye yönelik olarak herhangi bir proje üretmeyen partinin yeni dönemde Türkiye ve Karabağ ile ilgili olarak iktidarı aynı şekilde yönlendireceği tahmin edilmektedir. Fakat farklı muhalefet partilerinin de parlamentoda oluşu en azından alınan kararların yeniden tartışılmasını ve halkın doğru yönlendirilmesini sağlayabilir. Bilinçli seçmen ve zayıf demokrasi sorunu yaşayan Ermenistan’da gelecek yıl yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak ise parlamentodaki tablo doğru tahminlerin yapılmasını sağlayabilir.

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download