Türkiye ve Azerbaycan Ortak Askeri Projeleri

Türkiye ve Azerbaycan askeri ilişkilerine yönelik ortak projeler hakkında Dr. Hatem Cabbarlı ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Söyleşide iki ülke askeri ilişkilerinin yakın dönemdeki muhtemel projelerine değinmekteyiz…
 
Hocam bölgedeki en önemli siyasi faktörlerden Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Azerbaycan ve Türkiye ilişkileri 1991 yılından itibaren (arada yaşanan bazı küçük anlaşmazlıklara rağmen) yükselen çizgi üzere seyretmiştir ve bugün de aynı şekilde devam etmektedir. Azerbaycan ve Türkiye birbiri için başka hiç bir devlette görülemeyeceği kadar doğal müttefiklerdir ve bu müttefikliğin ikinci veya üçüncü devletler tarafından zedelenmesine kesinlikle müsade edilmemelidir. Azerbaycan’ın Güney Kafkasya’daki öneminden dolayı Türkiye bölgede güçlüdür. Aynı şekilde Azerbaycan da bölgede güçlü ve güvenilir bir müttefike sahiptir. İki ülke arasında siyasi ve ekonomik ilişkiler bugün de gelişmeye devam etmektedir. Bazı konularda küçük anlaşmazlıklar ortaya çıksa da, bunlar genel seyri değiştirecek nitelikte değildir. Azerbaycan ve Türkiye sadece ikili ilişkiler çerçevesinde değil, aynı zamanda uluslararası ortamda da (bölgesel ve uluslararası örgütler nezdinde) işbirliğine önem vermektedir.

Azerbaycan ve Türkiye arasındaki askeri ilişkileri ise iki ülke bazında, bölgesel ve uluslararası güvenlik sorunları bağlamında değerlendirirsek bu ilişkilerin yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır. Son 19 yılda iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin daha üst düzeyde olması gerekirken günümüz açısından bir değerlendirme yapıldığında konuyla ilgili olumlu fikir bildirmek mümkün değildir. Türkiye ve Azerbaycan’ın jeopolitik konumu ve karşılaştıkları güvenlik sorunlarının bu ülkeleri birbirilerine yakınlaştırması gerekirken, maalesef bir gelişme kaydedilmemiştir.

Türkiye Moskova ve Kars Antlaşması şartları gereğince Nahçivan üzerinde garantörlük hakkına sahiptir. Acaristan üzerinde de garantörlük hakkı olmasına rağmen, Gürcistan Acaristan’ın özerkliğini kaldırdığı zaman Türkiye’nin sessiz kalması oldukça düşündürücüdür. Nahcivan konusunda da status quo’nun herhangi bir şekilde değişmesi söz konusu olduğu zaman Türkiye’nin nasıl tavır alacağı önemli bir konudur. Ermenistan’ın 1992’de Nahcivan’a saldırdığı sırada Türk ordusu yetkilileri gerekli açıklamaları vermiş olsalar da, hükümetlerin yaklaşımı farklı olabilmektedir. Türkiye’nin uluslararası antlaşma şartlarına göre Nahcivan’da garantörlük hakkına sahip olması, onun Güney Kafkasya’da var olmasının tek uluslararası hukuki dayanağıdır.

İki ülke arasındaki askeri ilişkiler aynı zamanda NATO çerçevesinde de devam etmektedir. Bu, ilişkilerin sadece bir koludur. Kanaatimce ikili ilişkiler daha önemlidir. Taraflar arasında bugüne kadar askeri alanda stratejik ortaklık ve savunma anlaşmasının imzalanmaması ciddi bir eksikliktir.

Bu antlaşmanın imzalanmasının karşısında bazı bölgesel ve uluslarararası engeller olabilir. Ama Türkiye ve Azerbaycan bu engelleri aşarak böyle bir anlaşma imzalayabilecek imkan ve mekanizmaya sahiptir. Örneğin, Rusya ve Ermenistan arasında imzalanmış olan savunma anlaşmasının bir benzeri Türkiye ve Azerbaycan arasında imzalanabilir. Bu gerçekleştiği taktirde bölgede güç dengesi önemli şekilde değişime uğrayabilir. Elbette bu değişimden en çok yararlanan Azerbaycan ve Türkiye olacaktır. Bu aynı zamanda Ermenistan’ın askeri ve güvenlik bağlamında Türkiye ve Azerbaycan’a karşı izlediği siyaseti yeniden gözden geçirmesine neden olabilir.

İlk lider Ayaz Muttalibov’dan bugüne kadar ilişkilerin dönem dönem çeşitli değişikliklere uğrayarak devam etmesinin sebepleri nelerdir?

Ayaz Mutallibov Rusya yanlısı bir devlet başkanı idi. Her ne kadar kendisi devlet başkanı olduktan sonra Türkiye’yi ziyaret etse de, siyaset psikolojisi bakımından Rusya’dan kopması mümkün değildi. Zaten iktidarda fazla tutunamadı. Mutallibov’dan sonra iktidara gelen AHC (Azerbaycan Halk Cephesi), Türkiye ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerine önem verse de iktidarda kaldığı bir yılda işbirliğini geliştirmeye fırsat bulamadı. Haydar Aliyev’in iktidara gelmesinden sonra Türkiye ile ilişkiler belli şekilde düzene girdi ve önemli gelişmeler yaşandı. İki ülke arasında çeşitli siyasi ve ekonomik antlaşmalar imzalansa da askeri ilişkiler bu antlaşmaların gölgesinde kaldı.

Taraflar arasındaki askeri ilişkilerin zaman zaman değişikliklere maruz kalması sadece iki ülke arasındaki ilişkilerden kaynaklanan bir süreç değildir. Burada bölgesel ve uluslararası alanda yaşanan gelişmeleri de dikkata almakta yarar vardır. Özellikle Rusya ve Batı’nın/ABD’nin genelde Güney Kafkasya, özelde Azerbaycan politikalarını iyi değerlendirmek gerekir. 90’li yılların sonlarına doğru SSCB’nin dağılmasından sonra kendine gelmeye çalışan Rusya, eski Sovyet cumhuriyetlerine karşı agresif siyaset uygulamaya çalışmıştır. Batı/ ABD’de bölgede söz sahibi olmaya gayret göstermiştir ve bu çabaları halen devam etmektedir. Rusya’nın Batı ve ABD’den farklı yanı şudur ki Rusya, Sovyet politikasından vazgeçmeyerek kaba güçten yararalanarak bölgedeki eski varlığını korumaya, Batı/ABD ise bölge devletleri tarafından kabul edilebilir yollarla bölgeye yerleşmeye çalışmıştır.

Sizce iki ülke arasında oluşturulan askeri işbirliklerinin Azerbaycan dış politikası açısından önemi nedir?

İki ülke arasındaki askeri işbirliğinin geliştirilmesi bağlamında, ileride stratejik ortaklık ve savunma anlaşmasının imzalanması sadece Azerbaycan’ın değil, Türkiye’nin de dış politikasında ciddi önem arzetmektedir. Her iki ülke de omuzunu sağlam yere dayadığını düşünerek dış politikada daha aktif siyaset izlemeye fırsat bulacaktır. Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı asılsız soykırım ve toprak iddalarına karşı mücadele edilmesi için Azerbaycan ve Türkiye ortak platform oluşturabilir. Özellikle Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesi konusunda yapılan görüşmelerde Azerbaycan’ın konumu daha da güçlenir. Aynı zamanda Azerbaycan’ın NATO ile ilişkilerinde Türkiye köprü rolünü üstlenebilir.

Köprü rolünü üstlenen Türkiye ile askeri ilişkileri Azerbaycan’ın NATO’ya yakınlaşmasını ne yönde etkilemektedir?

Azerbaycan ve Türkiye arasında askeri işbirliğinin gelişmesi doğal olarak Azerbaycan’ın NATO ile ilişkilerine de olumlu yansıyacaktır. Türkiye NATO’nun vazgeçilmez bir üyesidir ve bu özelliğini büyük bir ihtimalle uzun zaman koruyacaktır. Azerbaycan’ın NATO ile IPAP (Individual Partnership Action Plan) Programı çerçevesinde ilişkilerinin koordinasyonu görevi ilk başlarda Türkiye’ye verilse de, daha sonra iki ülke arasındaki ilişkilerin NATO aracılığı ile daha da gelişeceğinden rahatsız olan çevreler, koordinasyon çalışmalarını Türkiye’den alarak Litvanya’ya devretmiştir. Bu fırsatın elden çıkmasına rağmen yine de Türkiye’nin Azerbaycan-NATO ilişkilerinde etkin bir konumda olma imkanı vardır.

Bu konuda Azerbaycan ordusunun Türkiye tarafından modernize edilmesine nasıl bakıyorsunuz?

Azerbaycan ordusu henüz gençtir ve 1994 yılına kadar askeri operasyonlarda beklenen performansı gösterememiştir. Ancak Azerbaycan bugüne kadar önemli askeri reformlar gerçekleştirmiş ve ordusunu NATO standartları düzeyine yükseltmek için çalışmalara başlamıştır. Reform aşamasında Azerbaycan’ın karşılaştığı problemlerin halledilmesinde daha deneyimli ve NATO tecrübesi olan Türk ordusunun desteğine ihtiyacı vardır. Türk ordusunun disiplini, başarılı geçmişi ve NATO ile uzun işbirliği tarihi Azerbaycan ordusu için uygun bir örnek olabilir. Azerbaycan ordusunu Sovyet ordusunda görev yapan Azerbaycanlı subaylar kurmaya çalışmıştır ve ilk yıllarda Sovyet modeli benimsenmiştir. Daha sonraki yıllarda Türkiye’de askeri eğitim alan öğrencilerin eğitimlerini tamamlayarak geri dönmesi ordu profilinin NATO’ya uygunlaştırılmasına yardımcı olmuş, NATO çerçevesinde Azerbaycan subaylarının eğitilmesi bu güvenlik örgütü ile işbirliği imkanlarını daha da artmıştır.

Türkiye’nin Azerbaycan ordusunu modernize etmesi bütün durumlarda Azerbaycan ordusuna katkı sağlayacak ve NATO ile işbirliğine uyum içerisinde devam etmesine yardımcı olacaktır.

Peki hocam, iki ülkenin askeri ilişkileri bölge sorunlarına nasıl ve ne derecede tesir etmektedir?

İki ülkenin askeri işbirliği ve ileride imzalanması kaçınılmaz olan stratejik ortaklık ve savunma anlaşması bölgede yeni bir güç merkezinin doğmasına neden olabilir. Her şeyden önce bu, Batı’nın/ABD’nin ve Rusya’nın bölgede kurmaya çalıştığı ve henüz başarılı olamadığı güvenlik örgütünün veya mekanizmasının profilinin değişmesine, Türkiye ve Azerbaycan’ın ulusal çıkarlarının ve güvenlik politikalarının dikkate alınması ile sonuçlanabilir. Bağımsızlık sonrası Türkiye ve Azerbaycan topraklarına yönelik yayılmacı politika izleyen Ermenistan’ın etkisi önemli derecede azaltılabilir. Bu ilişkilerde gelişme yaşanırsa, aynı zamanda Gürcistan bu güç merkezinde yer almak için ilgilenebilir. Özellikle 2008 Ağustos ayında Rusya’nın Gürcistan’ı işgal etmesi, hükümeti yeni bir güvenlik arayışı içine sokmuştur. Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan arasında böyle bir ittifak kurulur ve bölge güvenliğinin sağlanmasında başarılı projeler hayata geçirilirse, GUAM üyesi devletler de bir şekilde bu işbirliğinde yer almayı düşünebilir.

Bu ilişkiler bağlamında ele alırsak; 11 Eylül sonrasında Azerbaycan’ın Batı’ya yöneldiğini söyleyebilir miyiz? Eğer öyleyse, bunda Türkiye’nin rolü nedir?

11 Eylül olayını milat olarak tanımlayanlar vardır. Ermeni terörü ile karşı karşıya kalan Azerbaycan ABD’nin küresel teröre karşı mücadelesini destekledi, Afganistan’a barış gücü gönderdi ve hava sahasını ABD’nin kullanımına açtı. Aslında Azerbaycan bu olaydan sonra değil, bağımsızlığını ilan ettikten sonra Batı’ya doğru yönelmiştir. Ama diğer bölge devletleri ile olan ilişkilerini de aksatmamıştır. Yani, Gürcistan kadar açık bir şekilde Batı kampında yer aldığını bildirerek güvenliğini komşu devletler tarafından sorgulanabilir hale getirmemiştir. AHC döneminde bölge devletlerinin çıkarlarının göz ardı edilmesinin sonuçlarını Dağlık Karabağ Savaşı’nda gördük. Haydar Aliyev iktidarı ise daha çok denge politikasına öncelik tanımıştır. Bununla bile, yüzü her zaman Batı’ya dönük olmuştur. Tabii ki Azerbaycan’ın Batı’ya doğru yönelmesinde Türkiye’nin de rolü vardır. Hatta Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilk yıllarında Batı/ABD Azerbaycan politikalarını Türkiye üzerinden gerçekleştirmeye çalışmıştır. Ancak daha sonra Türkiye üzerinden Azerbaycan ile ilişkilerini kurarken Türkiye’nin konumunun güçlendiğini fark etmiş ve doğrudan Azerbaycan ile temasa başlamışlardır. Ancak bütün bunlara rağmen Azerbaycan’ın Batı/ABD ile temaslarında Türkiye’nin halen üstleneceği roller vardır.

 
Röportaj: Mehmet Fatih ÖZTARSU
You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download