Türkiye ve Azerbaycan Stratejik Ortaklığına Giden Yol

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden cumhuriyetler değişen siyasi zeminde ilk iş olarak, kendi ihtiyaçlarını azami seviyede karşılamak için ikili ve çok yönlü ilişkilerini geliştirme yolunda çaba göstermişlerdir. Kurulan yeni sistemde bölgesel avantajların fırsata çevrilmesi, atılacak adımlarda dikkatli ve dengeli olmayı gerektirmiştir. Enerji ve ekonomi konuları kısa sürede ülkeler arasında stratejik işbirliğine giden yolu açmıştır.

Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerini bu çizgide değerlendirecek olursak, kurulan ortaklıklar konusunda coğrafi yakınlığın büyük önem taşıdığını görürüz. Kafkasya’daki Türkiye etkisi de coğrafi yakınlığın meydana getirdiği bir öneme sahiptir. Türkiye ve Azerbaycan arasında Sovyetler Birliği’nin dağılışından sonra başlayan işbirliği Ebulfez Elçibey’in yönetimi zamanında büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Elçibey’den önce kısa bir müddet yönetimde bulunan Ayaz Muttalibov’un Rusya yanlısı siyasetine rağmen ikinci lider dönemi Türkiye ve Azerbaycan ilişkileri açısından önemlidir. Bölgedeki diğer Sovyet ardılı ülkelerde yaşandığı gibi, Rusya’dan doğrudan bir kopuş yaşanmamış ve Rusya yanlısı liderler yönetime gelmiştir. Hepsinin ortak özelliği de kısa süreli olan iktidarları ve henüz oturmamış olan yönetim mekanizmasıdır. Ayrıca ileride değişen dengeler de Rusya ve ABD’nin bölgede etkin olma çabalarının sonucudur. Rusya’nın vaktiyle kaba kuvvetle halletmeye çalıştığı sorunlar bölge ülkelerini farklı ittifak arayışlarına yöneltmiştir. Azerbaycan da Muttalibov’dan sonra yönetim mekanizmasını sağlamlaştırmış ve Haydar Aliyev’in etkisiyle bölgedeki konumunu yararcı yaklaşımlarla dengelemeye çalışmıştır. Elçibey’in girişimleri de denge siyasetinden ziyade, Türkiye yönlü siyasetin benimsenmesini sağlamıştır. Bugünkü Türkiye-Azerbaycan stratejik işbirliği de Elçibey döneminde atılan adımların sonucunda oluşmuştur. Bahsi geçen dönemde Türkiye ile ekonomi, askerî, siyasî, eğitim ve kültür alanlarında pek çok anlaşmalar yapılmış ve icraatlar karşılıklı olarak başlamıştır. Türkiye’nin bölgedeki stratejik etkisini sağlamlaştıran askerî alandaki ilk anlaşmalar da Elçibey dönemine rastlar.

Askerî alanda 1992’de Azerbaycan ile Türkiye arasında karşılıklı askerî eğitim konusunda ilk anlaşma imzalanmıştır. Bu dönemde Ermeni işgali altında bulunan Dağlık Karabağ meselesinden dolayı uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme çabalarında bulunan Azerbaycan’ın, Türkiye ile askerî işbirliği konusunda anlaşmalar yapması bölgede tansiyonu yükseltebilecek etkiler de oluşturmuştur. Ermenistan’ın 1992 yılında Nahcivan’a saldırması, saldırı sonucunda Türkiye’den gelen tepkiler ve Türkiye’nin Kars ve Moskova anlaşmalarına göre Nahcivan üzerinde garantörlük hakkının bulunmasıyla ilgili tartışmalar bu minvalde değerlendirilirse ilk güçler çatışmasının ne şekilde meydana geldiği görülebilir. Elçibey’in son ve Haydar Aliyev’in ilk dönemlerinde Türkiye ve Azerbaycan arasında askerî işbirliği sınırlı sayıda kalmış, bu dönemde mevcut ülke otoritesinin sağlamlaştırılması ve dış politikanın dengelenmesi hedeflenmiştir. Haydar Aliyev’in izlediği denge politikaları sonucunda diğer komşu devletlerle pragmatist şekilde işbirlikleri sağlanmıştır.

Türkiye’nin askerî alandaki etkisinin Azerbaycan için önemi özellikle NATO eksenine yöneliş konusundadır. Haydar Aliyev’in yönetimde bulunduğu 1996 yılında Azerbaycan ile Türkiye arasında Silahlı Kuvvetlere yardım heyeti mensuplarının faaliyet ve tıp heyetinin eğitimine dair işbirliği protokolü imzalanmıştır. 1997’de Azerbaycan – Türkiye sınır hattının iki tarafında kalan 10’ar kilometrelik alan içinde yapılacak sivil ve askeri vasıtaların uçuşunu düzenleyen protokol ve strateji işbirliğinin genişletilmesi hakkında beyanname imzalanmıştır. Bu zaman içerisinde Rusya ve İran ile yapılan anlaşmalar sadece ikili ilişkilerin sağlanmasına yönelik bir amaç taşımaktaydı. ABD ile yapılan anlaşmalar ise henüz tam olarak karşılıklı askerî ilişkiler niteliğine kavuşmamıştı. Ayrıca, Azerbaycan’ın 1998 yılına kadar Çeçenistan’a verdiği destekten dolayı Rusya tarafından ticari ambargoya tâbi tutulması, ülkenin özellikle bu konuda Türkiye’ye olan eğilimini daha da artırmıştır.

Askerî işbirliğinden bölge denklemlerine

Azerbaycan’ın uluslararası platformda ağırlık taşıyan askerî konulardaki girişimleri 1999’da Azerbaycan Savunma Bakanlığı’na Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından mali yardım yapılmasına ve iki ülke arasında Kosova Türk Tabur Komutanlığı terkibinde Kosova’ya gidecek olan Azerbaycan timinin faaliyetlerine ilişkin protokolle başlamıştır. Kosova’nın bağımsızlığına kavuştuğu 2008 yılına kadar askerlerini burada tutacak olan Azerbaycan aynı zamanda NATO’nun doğuya genişleme stratejisinde de önem kazanan bir ülke olmuştur. Azerbaycan, NATO ile IPAP (Individual Partnership Action Plan) programı dâhilinde Türkiye’nin yardımlarıyla ordusunu yenileme ve uluslararası arenada konumunu sağlamlaştırma fırsatı bulmaktaydı.

2001 yılında taraflar arasında mali yardım protokolü ve Nahcivan 5. Ordu Bölgesi’nin geliştirilmesine dair protokol, 2002’de Türkiye’nin mali yardımları ve taraflar arasında harp tarihi, askerî arşiv, askerî müze ve askerî matbuat alanlarında işbirliği protokolü, 2003’te ise Azerbaycan Devlet Sınır Hizmeti’ne Türkiye tarafından eğitim, uygulama ve teknik alanlarda yardım sağlanması, mali yardım konusu, karargâhlar arasında keşfiyat mevzusunda işbirliği ve Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında Doğu ve Batı enerji hattının güvenliği konusunda işbirliği anlaşmaları yapılmıştır. 1999 yılından itibaren bu anlaşmalarla hızlı ilerlemeler kaydeden Azerbaycan’ın girişimleri bölgede farklı ittifakların oluşmasını sağlamıştır. Özellikle Azerbaycan’ın hassasiyet gösterdiği dış politika konularına da etki edecek olan bu ittifaklar Türkiye’ye karşı bir tavrın da göstergesi olmuştur. 2003 yılında Ermenistan ile Yunanistan arasında “Ermeni askerlerin Kosova’daki Yunan barış gücünde görev almaları” konusunda bir anlaşma imzalanmıştır. Ermenistan Meclisi’nin 13 Aralık 2003 tarihinde onayladığı anlaşmaya göre, 30 civarında Ermeni askeri, 2004 yılından itibaren Ermenistan Savunma Bakan Yardımcısı Artur Agabekyan’ın imzası doğrultusunda Kosova’ya gitmiş ve bu da Güney Kafkasya bölgesinin Avrupa-Atlantik entegrasyonuna verdiği destek olarak açıklanmıştır.

11 Eylül saldırılarından sonra hava sahasını ABD’ye açan Azerbaycan, Türkiye desteğiyle gerçekleştirdiği askerî yenilik konularını avantaja dönüştürme imkânına kavuşmuştur. Sonraki yıllarda oluşan Azerbaycan’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik yaklaşımları, Türkiye’nin ABD’den füze alma girişimleri ve Rusya’nın doğalgaz siyaseti sonucu Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında oluşan yeni ilişkiler bölgedeki stratejik işbirliğinin doğurduğu sonuçlardandır. 2006’da Yunanistan’ın Türkiye vasıtasıyla Azerbaycan ile doğalgaz boru hattı projesi konusunda attığı adımlarla beraber Kafkasya’daki ilişkiler Azerbaycan’ın lehine dönmüştür. Enerjinin koz olarak kullanıldığı yeni dönemde Yunanistan’ın Ermenistan ile ilgili yaklaşımları da eskisine nazaran değişmiştir. 2008 yılında Türk savunma şirketleri Azerbaycan’daki faaliyetlerini artırarak ortak üretimlerin gerçekleştirilmesi konusunda girişimlerde bulunmuşlardır. ASELSAN’ın öncülük ettiği çalışmalarda pek çok Türk savunma şirketi askerî teçhizatın üretimi, milli tank üretimi ve yeni model silahların üretimi konusunda gerekli resmi işlemleri tamamlamaktadırlar. İki tarafın da karşılıklı olarak gerçekleştirdiği ziyaretlerin oluşturduğu havayla, Türkiye-Azerbaycan stratejik işbirliğinin daha ilerletilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Bağımsızlığından itibaren Azerbaycan’ın izlediği askerî işbirliği politikası iç ve dış politikada etkin bir Azerbaycan’ın ortaya çıkmasına ve Türkiye’ye verdiği önemle uluslararası arenada sesini daha rahat ifade etmesini sağlamaktadır. Örneğin, Ermenistan’a Yunan askerî yardımları konusunda Kıbrıs kartını kullanabilen Azerbaycan bununla birlikte ABD ve NATO desteğini de elden kaçırmamış, Karabağ konusunda Ermenistan yanlısı davranan Rusya’ya karşı da alternatifler üretebilmiştir. Askeri işbirlikleri konusunda Ebulfez Elçibey döneminin Türkiye yanlısı politikaları ve Haydar Aliyev’in bölgeyi ele alan denge politikaları, önümüzdeki yılların Kafkasya’sında Azerbaycan için önemli bir sıçrama tahtası olacaktır. Türkiye’nin Güney Kafkasya’da etkin olma fırsatı olan Nahcivan “garantörlüğü” de ele alınarak diğer Kafkasya ülkelerinin Türkiye eksenli dış politika üretiminde bulunması sağlanacaktır. NATO çizgisi haricinde Türkiye askerî işbirliği Azerbaycan ve Gürcistan üzerinde yeni açılımlarda bulunabilir ve ortak stratejik işbirliği meydana getirilebilir. Rusya ve Ermenistan arasında imzalanan savunma anlaşmasının aynısı, ikili ilişkiler dâhilinde Türkiye ve Azerbaycan arasında imzalanmalıdır.

İki ülkenin -Gürcistan da dâhil edilebilir- askerî işbirliği ve muhtemel stratejik ortaklık anlaşmaları bölgede yeni bir güç merkezinin doğmasına sebep olabilir. Batı devletlerinin ve Rusya’nın bölgedeki etkisine alternatif olabilecek bu işbirliği, bölgedeki menfaat algısını değiştirebilir ve ülkelerin birbirlerine olan yaklaşımlarını farklı ortaklıklar yoluyla etkileyebilir. Gürcistan konusunda ise, Acaristan üzerinde bulunan Türkiye etkisi tam manasıyla istifade edilebilirse Bakü’den Ankara’ya uzanan hat, diğer ortaklıkları da olumlu derecede etkileyecektir.

(Bu yazı Haber Ajanda Dergisi Nisan 2011 sayısında yayımlanmıştır.)

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download