Türkiye ve Azerbaycan Askerî İşbirliği’nde Yeni Açılımlar

Avrasya coğrafyasında birbirine tarihi, kültürel ve coğrafi bağlarla sıkı sıkıya bağlanmış olan iki devleti Türkiye ve Azerbaycan’ın hiç değinilmemiş olan ilişkilerine değiniyoruz. İki ülkenin bölge dengelerine etki eden askeri işbirliği konusuyla ilgili olarak Bakü’de bulunan QAFSAM (Kafkasya Uluslararası Strateji Araştırmalar Merkezi) Başkanı Araz ASLANLI ve MilAz askeri portalı kurucusu, Azerbaijan Press Agency Muhabiri Reşad SÜLEYMANOV ile konuştuk. Bilinmeyen pek çok konuya temas ettiğimiz röportajımız Türkiye ve Azerbaycan askeri işbirliğiyle ilgili yapılan sivil ve devlet nezdindeki çalışmaları bizlere sunmaktadır.

1.     Genel anlamda Azerbaycan ve Türkiye ilişkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Araz Aslanlı : Azerbaycan ve Türkiye ilişkileri en kısa ve en genel haliyle, dünyada gerçek anlamda stratejik ortaklık olarak nitelendirilebilecek çok nadir ilişkilerden birisidir. Geçmişleri, bugünleri ve gelecekleri bu kadar bağlantılı iki ülke ve iki toplumun başka örneği hemen hemen hiç yoktur. Ama ilişkilerin seyri devamlı olarak potansiyelinin altında kaldığı için genelde yüksek beklentili insanlar tarafından eleştirilmiştir. Hem bu eleştiriler, hem de beklentilerin karşılanamaması çok doğaldır. Çünkü, özellikle 70 yıllık ayrılık dönemi ve mevcut küresel dinamikler hem yüksek beklentilere, hem de bu beklentilerin karşılanması yönünde ciddi engellere neden olmaktadır. Genel olarak bakarsak; ilişkilerin siyasal, askeri, kültürel boyutları olumlu ancak ekonomik alan bunlara oranla daha sorunludur.

Reşad Süleymanov : Müsaade ederseniz ben sadece Azerbaycan ve Türkiye askeri alandaki ilişkilerine değinmek istiyorum, çünkü bence ilişkilerde asıl önemli konu budur. Türkiye ile Azerbaycan arasında siyasi, ekonomik ve askeri alanlardaki bütün ilişkiler çok önemlidir. Zaman zaman bu ilişkilerde önemli gelişmeler de oluyor. Genelkurmay seviyesinde her yıl karşılıklı ziyaretler oluyor ve birlikte yüz civarında etkinliğe katılmışlardır. Azerbaycan Milli Savunma Bakanlığı bu etkinlikleri yaptığı açıklamalarla doğrulamıştır. Ama Rusya-Ermenistan dayanışması gibi bir anlaşmanın Türkiye-Azerbaycan arasında imzalanmaması gibi çelişkiler de mevcuttur. Bu, konumuzun esas çelişkisi diyebiliriz. Ayrıca, Nahçıvan 5. Ordusu’nun geliştirilmesi, askeri malzemelerin taşınması, satın alma ve jandarma askeri eğitimi gibi bu iki ülke arasında imzalanmış olan bazı önemli anlaşmalar vardır. Türkiye, bölge anatomisi, askeri birlikler oluşturma, geliştirme ve askeri sanayi alanlarında Azerbaycan’a yardımlarda bulunmuştur ve Türkiye’nin desteği ile Kale Eğitim Merkezi kurulmuştur. Günümüzde Türkiye Genelkurmay mensupları, Azerbaycan Deniz Kuvvetleri’nde danışman olarak görev yapmaktadırlar. Türkiye daha öncesinde de Azerbaycan’a bir gemi hediye etmiş ve bazı özel meselelerde Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’ne yardımda bulunmuştur. Bu önemli süreci Azerbaycan Hava Kuvvetleri’nde görebiliriz. Azerbaycan askeri pilotlarının Türkiye’de eğitilmesi ve Hava Kuvvetleri Karargâhı’nın Türkiye tarafından yenilenmesi gibi bâzı başka örnekler de mevcuttur.

Askeri Sanayi hususu Türkiye-Azerbaycan askeri ilişkileri konusunda incelenmelidir. Türkiye Savuma Bakanlığı sekreteri Murat Bayar 2008 yılında 17 Türk firması ile Azerbaycan’ı ziyaret etmiştir. Bu doğrultuda ülkelerimiz arasındaki en son ve önemli yardımlaşmalar konusunda olumlu bir fikir edinebiliriz. Şimdilerde ASELSAN Azerbaycan’da çalışmalarına devam etmektedir. Azerbaycan Savunma Bakanlığı askeri radyo istasyonuyla ilgi 3,2 milyon dolarlık bir anlaşma imzalamıştır. Başka bir önemli şirket olan Koza Teknik Savunma Sanayii, Savunma Bakanlığı ve diğer resmi kurumlarla birlikte çalışmaktadır. Yine bir başka şirket olan TİSAŞ, bu resmi kurumla işbirliği yapmakta ve İnam, Zafer, Zafer-K adı verilen silahlar üretmektedir. Sadece bunlarla da kalmıyor; MKEK şirketi ile teknolojik bağlantılar kuruldu ve 7,62 mm kalibreli mermiler üretilmektedir. İki ülkenin yetkilileri de üretim Altay ve Milgem milli tank üretim tasarısını önemsemektedirler ve bu konudaki süreç devam etmektedir.

Diyebiliriz ki geçtiğimiz yıl Türkiye ve Azerbaycan silahlı kuvvetleri dayanışması bakımından etkilidir. Yıl boyunca iki taraf kendi eşgüdüm ve mevcut durumlarının ne şekilde geliştirdiklerini tartışmışlardır. Nisan ayında Azerbaycan Milli Savunma Bakanı Sefer Abiyev’in Türkiye ziyaretinin ardından, Türk Jandarma komutanı Atilla Işık 2009 Mart ayında Bakü’yü ziyaret etmiştir.

2.     Ayaz Muttalibov döneminden beri zaman zaman oluşan Türkiye-Azerbaycan ilişkilerindeki değişimler hakkında ne düşünüyorsunuz?

A. Aslanlı : Bunun hem küresel dinamiklerle, hem de Türkiye’deki ve Azerbaycan’daki iktidar değişiklikleriyle ilgili boyutları vardır. Küresel dinamikleri, büyük güçlerin stratejilerini dış etkenler olarak değerlendirip bir kenara bırakalım. Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin Türkiye ve Azerbaycan’daki iktidarların ideolojik bakışlarından ve günlük politikalarından bu kadar çok etkilenmesi olumsuzluk olarak değerlendirilebilir. Türkiye açısından etken daha istikrarlı olmuş ama halen istikrar oranında artış olmamıştır. Azerbaycan açısından bu etken daha istikrarsız olmuş, liderlere çok bağımlı özellik arzetmiş, ama zamanla bu istikrarsızlık azalma göstermiştir. İlişkilerde kurumsallaşma yolunda önemli mesafeler katedilmiştir. Genel neden ise Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası döneme kurumsallaşmış bir dış politika anlayışıyla girememesi, Azerbaycan’ın ise zaten yeni bağımsız devlet olarak kurumsal dış politikaya sahip olmaması ve değişen liderlerin çok farklı ideolojik bakışa sahip olmalarıdır.

R. Süleymanov : Sadece ülke idareleri değil, ülke liderleri de ülkeler arası ilişkileri etkilemektedir. 1994-2003 yıllarındaki Haydar Aliyev dönemi Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer ilişkileri Türkiye’nin Azerbaycan’la olan ilişkilerin, özellikle askeri alandaki ilişkileri olumlu yönde etkilemiştir. Özellikle belirtmek isterim ki, İlham Aliyev Türk askeri yetkililerinin ziyaretlerini önemsemektedir.

3.     Azerbaycan’ın dış siyasetinde askeri ilişkilerin önemi nedir?

A. Aslanlı : Azerbaycan ve Türkiye askeri ilişkileri ikili ilişkilerin en önemli boyutlarından birini ve en istikrarlı yönünü oluşturmaktadır. Azerbaycan dış politikası açısından ise sağlam dayanak görevi yerine getirmektedir. Bunun en önemli göstergesi Temmuz 2001’de İran’la yaşanan kriz esnasında görülmüştür. İran Azerbaycan sınırlarını durmadan ihlal ederken bu ihlalleri ABD ve diğer Batılı ülkelerin itirazları değil, Türk yıldızlarının Bakü’deki gösterisi sona erdirebilmiştir. Azerbaycan Ermenistan işgaline uğrarken tam olarak beklentileri karşılanamamış olsa bile, Türkiye-Azerbaycan askeri ilişkileri Azerbaycan topraklarının Ermenistan işgalinden kurtarılması süreci açısından da büyük önem taşımaktadır. Azerbaycan’ın ve doğal olarak Azerbaycan dış politikasının en önemli sorunu olan Karabağ sorununda Türkiye’nin askeri açıdan oynayabileceği rol bu nedenle ikili ilişkilerde askeri boyuta özel önem yüklemektedir. Azerbaycan insanının çoğunda 1918’de başında Mehmetçik’in Bakü’nün kurtuluşu için oynadığı rolün etkisi devam etmektedir. Bu etki günümüzdeki ilişkilerin en önemli psikolojik temellerinden birisini teşkil etmektedir. Askeri ilişkiler bu bağlamda da devamlı ve en son güvenç yerinin sembolüdür.

R. Süleymanov : Azerbaycan Kafkasya ve Orta Asya üzerindeki Türk etkisinde kilit rolü oynamaktadır. Ayrıca Türkiye’nin Türk coğrafyasında lider olmasında Türkiye’ye yardım etmektedir. Türkiye, Azerbaycan şansını kaybettiği takdirde bölge hakimiyeti konusunda ikileme düşecektir. Askeri ilişkileri konuşurken dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum, çünkü önemli bir noktaya varacağız. Azerbaycan üzerinde oluşacak bir Rusya-Ermenistan birleşmesinin kötü etkilerine karşı Türkiye bir garanti yaratmak istemektedir. Günümüzde Azerbaycan her alanda Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duymaktadır. Açıkça, diğer kilit aktörler bu askeri ilişkiler hakkında farklı düşüncelere sahiptirler. Özellikle İran ve Rusya her durumda nüfuzlarını muhafaza etmek istemektedirler. Bir noktayı daha belirtmek istiyorum; İran Azerbaycan hava ve deniz sahasını ihlâl etmiş, Türkiye Hava Kuvvetleri savaş uçakları ile Bakü üzerinde bir güç gösterisi sergilemiştir. Bu, Azerbaycan insanına çok güçlü moral olmuştur. Bu olaydan sonra İran Azerbaycan ile daha dikkatli bir siyaset izlemektedir.

4.     Askeri ilişkiler Azerbaycanı’ NATO konusunda nasıl etkilemektedir?

A. Aslanlı : Türkiye-Azerbaycan askeri ilişkileri Azerbaycan’ın NATO’ya yakınlaşması açısından önemli bir etken, ama en önemlilerden değildir. Bu hem Azerbaycan’ın NATO konusundaki dengeli tutumundan, hem de NATO’nun Azerbaycan ile ilgili planlarında Türkiye’ye biçilen görevden kaynaklanmaktadır. Yine de özellikle jandarma alanındaki ortak çalışmalar bu konuya ciddi katkı yapmaktadır.

R. Süleymanov : Türkiye’nin, Azerbaycan-NATO ilişkisinde kilit bir rolü vardır. Genel anlamda diyebiliriz ki, Türk Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan ordusunu yenilenme, organizasyon yapısı ve askeri eğitim sürecinde NATO’ya uyum sağlama anlamında desteklemiştir. Ama Türkiye NATO’ya yakında olmadaki ilk sebep değildir; bölgenin siyasi durumu ve Karabağ sorunu Azerbaycan’ı bu gerçeklikten yaralanma yönünde etkilemektedir.

5.     Azerbaycan ordusunun Türkiye tarafından yenilenme süreci konusunda ne düşünüyorsunuz?

R. Süleymanov : Kesinlikle mükemmel. Öncelikle bu mümkün olan ve iki ulusu milli düşünce ve kültürel değerler alanında birleştirici bir süreçtir. Ikincil olarak, Avrupa ülkeleri yerine Türk modelini seçmek Azerbaycan için faydalıdır. Azerbaycan jandarma birliklerinin Türk ordusu tarafından düzenlenmesi ve Foça’da eğitim almalarını konuştuk. Çalışmamızın birçok olumlu sonuçları vardır. Her yıl 200 kurmay(askeri görevli) üye Türkiye’de askeri okullara ve eğitim merkezlerine katılmaktadır. Ayrıca Azerbaycanlılar’ın KHO ve GATA’ya girmeleri için sınavlar vardır.

A. Aslanlı : Tabii ki olumlu karşılıyorum. Azerbaycan genç bir ülke olduğundan, toprakları işgal altında olduğundan (topraklarını acilen işgalden kurtarma yükümlülüğüne sahip olduğundan), çevresinden ciddi tehditler algıladığından, bölgesel ve küresel öneme sahip enerji projelerinde yer aldığından dolayı askeri açıdan hızlı gelişim ve modernizasyon zorunluluğuna sahiptir. Bu zorunluluğu kendi olanaklarıyla karşılaması da çok zordur. Dış destek kaçınılmazdır. Bu desteğin aynı tarihe ve köke, aynı dile, aynı inanca, aynı kültüre sahip ve coğrafi açıdan yakın, komşu Türkiye’den gelmesi kadar doğal bir şey de olamaz. Bu, hem askerin yetiştirilmesi, eğitimi, hem de teknik açıdan kolaylık demektir. Aynı zamanda olası tehditlere karşı ortak mücadele açısından da önemlidir. Çünkü askeri eğitimi ve modernizasyonu teslim edeceğiniz yabancı ülkenin seçimi çok önemlidir (askeri sırlarınızın, kabiliyet ve özelliklerinizin bilinmesi açısından). Nitekim 20. yüzyılın başında da Azerbaycan ordusunun kurulması süreci hem Çarlık Rusyası’nda görev yapmış Azerbaycan generalleri hem de Türkiye’nin desteği ile gerçekleşmişti. Benzer süreç şimdi de yaşanmaktadır.

6.     İki ülke askeri ilişkileri bölge sorunlarını ne şekilde etkilemektedir?

A. Aslanlı : Türkiye ve Azerbaycan askeri ilişkileri bölgede bir denge unsuru olabilir. Pek çok sorunlara ve ciddi çatışma potansiyeline de sahip olan Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’nın ortasında yer alan Türkiye’nin konumu ve Azerbaycan’ın özellikleri dikkate alındığında bu çok net görülmektedir. İkili askeri ilişkiler ve buna paralel olarak geliştirilen üçlü ve çoklu askeri ortaklıklar etnik çatışmaların, yayılmacılık girişimlerinin, istikrarsızlık potansiyellerinin önünde engel teşkil edebilir ve bölgesel istikrara katkı yapar. Ama mevcut olanaklar yakın vadede bu hedefi gerçekleştirmeye müsait değil. Bu daha çok orta ve uzun vade için doğru bir beklenti olabilir.

R. Süleymanov : Elbette bölgenin siyasi gidişatı üzerinde büyük bir etkisi vardır. Bugün Azerbaycan bölgesel sorununu çözmek için savaş ilan etmesi durumunda Türkiye’nin desteğini almalıdır. Öncelikle, 2008’de Karabağ ve Gürcistan savaşı bize Rusya’nın her an her konuda bölgeyi ihlâl edebileceği gibi farklı bir noktayı göstermiştir. Özellikle, Ermenistan Rusya’dan destek bulacaktır. Biz de bu konuyu Türkiye ve Azerbaycan askeri ilişkilerinin uluslararası projeler ve küresel enerji gövenliğini geliştirmesi yönüyle görmeliyiz. Diğer taraftan, Rusya ve İran Türkiye’yi karşılarına almak istememektedirler.

7. 11 Eylül saldırısından sonra Azerbaycan pozisyonunu Sovyet sonrası çizgisinden Batı bloğuna kaydırdı diyebilir miyiz? Eğer öyle birşey diyebilirsek, Türkiye’nin bu konuda rolü var mıdır?

A. Aslanlı : Azerbaycan denge politikası yürütmeye çalışmaktadır ve bu politika küresel ve bölgesel dengelere çok bağımlıdır. Bu bağlamda 11 Eylül sonrası dönemde Batının egemenliğinde çok ciddi bir artış söz konusu olmadığından (kısa vadeli ABD egemenliğinde bir artış sözkonusu olmuş, ABD Orta Asya’ya bile yerleşmiş ama zamanla bu konuda azalma da yaşanmıştır) Azerbaycan dış politikası açısından da kısmi değişikliklerle  denge politikası devam etmiştir. Hatta, son dönemlere bakılarak Azerbaycan dış politikasında Batı karşıtlığından bile söz edilmektedir (Batı’da ve Türkiye’de, hatta Azerbaycan’da bile bu doğrultuda değerlendirmeler yapılmaktadır). Ama, genel olarak bakıldığında Batı karşıtlığından ziyade dengelerdeki değişimlerle ilgili olarak Azerbaycan’ın çıkarları doğrultusunda tepkilerden söz etmek daha doğru olur. Türk dış politikasının son dönemlerdeki seyri de klasik seyrinden faklıdır. Çokboyutluluk Batıcılıktan daha çok dikkat çekmektedir. Bu bağlamda Azerbaycan-Türkiye ilişkileri çokboyutluluk çizgisinde de ortak özellik sergilemektedir, zaman zaman çizgiler çatışsa bile…

R. Süleymanov : Bu noktayı anlamak için eski siyasi süreçlere(dönemlere) bakmalı ve gerçekliği muhâfaza etmeliyiz diye düşünüyorum.

Röportaj: Mehmet Fatih ÖZTARSU / Haber Ajanda Avrasya Masası

http://haberajanda.com.tr/haber_detay.php?id=533 

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download