Türk dış politikası için alternatif arayışı

Türkiye ve Rusya arasında yaşanan uçak krizi, dış politikanın büyük hesaplamalar ve öngörülere rağmen ne kadar kırılgan ve değişken olduğunu göstermiştir. Dış politika eksenli olarak sürekli değişim gösteren kamuoyu da tam bir şaşkınlık içerisinde belli başlı uzmanların elinde sağa sola savrulmaktadır. Krizle ilgili savunma psikolojisi üzerinden durum analizi yapılması ise şimdiye dek bölgeyle ilgili sadece kısa vadeli beklentilere sahip olduğumuzu ortaya çıkarmıştır.

Mevcut riskleri incelemek için sağlıksız yaklaşımlar listesine göz atacak olursak, halkı aniden etkileme ve savunulan eski düşünceleri unutturma amaçlı popülist yaklaşımlar tavan yapmış bulunuyor. Daha düne kadar Türkiye kamuoyuna sevimli gösterilen, Türk dostu olarak aktarılmaya çalışılan Çeçenistan lideri Ramzan Kadirov’un Türkiye aleyhtarı ve Rusya yanlısı sözleri şok etkisi oluşturdu. Vaktiyle çok dindar ve büyük bir hayırsever olarak nitelenen Kadirov’un bu şekilde anlatılmasına itiraz edenlere Çeçen düşmanı muamelesi yapan bir kısım muhafazakâr kesimin şu anda Kadirov düşmanı kesilmesi çok ilginç. Hatta bu kesim yıllardır ülkemizde gerçekleştirilen Çeçen cinayetleri ve Türkiye’ye sığınmaları engellenen Çeçen ailelerin geri gönderilmesi gibi konularda sesini dahi çıkarmamıştı. Şimdi ise yaşanan kriz ortamında eski İslamcı refleksler geri döndü ve Çeçen mücahitleri sahiplenme, Kadirov’u aşağılama süreci başladı. Bu yaklaşımlarla mantıklı bir siyaset oluşturmak mümkün değildir.

Putin’le cami açarken Rusya güzellemeleri yapan ağır akademisyen ve gazetecilerin de sanki bu sözleri hiç söylememiş gibi davranması benzer bir örnektir. Rusya’nın vazgeçilmez önemde bir ortak olduğunu ve NATO’dan çıkmamız gerektiğini dahi bize kabul ettirmeye çalışanların şimdi Rusya’yı aşağılamaya başlaması anlaşılır gibi değil. Yarın Rusya ile barışıldığında eski yaklaşımlara geri döneceklerini zaten biliyoruz. Şanghay ve hatta Avrasya Ekonomik Birliği gibi alternatifleri geleneksel Batı düşmanlığı kılıfıyla yeniden piyasaya sürüp bu projelerin yılmaz savunuculuğunu yapacaklar. Kendileri de bu gerçeğin farkında olduğu için şimdilik sadece halkın gazını alma ve milli-dini gururu okşama yöntemini seçerek kendilerine yol açmaya çalışıyorlar. Bu zihniyetle dış politikaya yön verilemeyeceğini acı bir şekilde yeniden tecrübe ettik.

Türkiye için AB ve Türk dünyası fırsatları

Kamuoyuna yönelik popülist yaklaşımlar bir kenara, yaşanan kriz esasen Türkiye için bedeli büyük sorunlarla birlikte, akılcı bir politikayla yeni fırsatlara sahip olunabileceğini öğretmiştir. Bu bağlamda Avrupa Birliği, Kafkasya ve Orta Asya politikalarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Avrupa Birliği’nin mülteci sorunu gibi konulardan dolayı Türkiye’ye gösterdiği iyi niyetli yaklaşımlardan faydalanarak yeni bir AB politikası geliştirmek önemlidir. Yani şimdiye kadar AB’nin sadece yaptırım ve diyaloğu durdurma tehdidi gibi gelenekselleşmiş Türkiye politikasını değiştirmek ve uçak krizi gibi durumlarda Türkiye’ye ne kadar ihtiyaç duyulduğunu hissettirmek şarttır. Kısacası, tehdit dilinden anlayan değil, ortaklığın mecburi olduğu bir Türkiye imajı oluşturmaya ihtiyacımız var.

Öte yandan Rusya krizi Kafkasya ve Orta Asya’da da önemli gelişmelere sebep oldu. Ermenistan yetkilileri, yaşanan krizde Rusya’ya olan sadakatini ispatlamaya çalışırcasına hareket ediyor. Örneğin, Tarım Bakanlığı, Türk ürünlerinden daha kaliteli olduğunu ifade ettiği Ermeni ürünlerini Rusya’ya gönderebileceğini açıkladı. Şimdiye kadar Türklerin pazarı işgal ettiğini belirten bazı gazeteler ise bu krizin Ermeniler için büyük bir şans olduğunu yazdı. Eski Savunma Bakan Yardımcısı Vahan Şirhanyan da yaşananların Ermenistan için tarihi bir fırsat olduğunu ve Rusya’ya olan bağlılığın her şekilde gösterilmesi gerektiğini açıkladı. Bununla birlikte Türkiye’nin Karabağ meselesiyle artık ilgilenmemesi çağrısında bulunan yetkili ağızlar, bölgede barışın Rusya tarafından sağlanacağını belirtti. Uzman Aleksander Manasyan ise Rusya cephesinden yapılan Ermeni yanlısı sözlere itibar edilmemesi çağrısında bulundu. Rusya’nın 1915 olaylarını bu kriz sürecinde silah olarak kullanması ve çeşitli Rus siyasetçilerin Doğu Anadolu’nun Ermenistan’a verilmesi yönündeki sözlerine aldanılmaması gerektiğini ifade etti. Ağasi Yenokyan ve Aleksander Markarov da Rusya’nın Ermenilerin gururunu okşayan sloganlarına itibar edilmemesi ve Avrasya Birliği yerine Avrupa Birliği’ne yönelik siyasete ağırlık verilmesi çağrısında bulundu. İyi bir AB politikasına sahip olursa Türkiye, Gürcistan’a ek olarak Ermenistan için de motivasyon kaynağı olabilir.

Kriz sürecinde Türkiye ve Rusya arasında arabuluculuk teklifi yapan Azerbaycan ve Kazakistan’ın yaklaşımları ise takdire şayan. Özellikle Türk kamyonlarının geçişi için Hazar Koridoru teklifi sunan Bakü’nün Moskova’dan baskı görme pahasına Türkiye’ye yardım etmesi çok önemli. Şimdiye kadar Türk dış politikasının yoğunlaştığı ve kamu diplomasisinin büyük yatırımlar yaptığı Arap ülkelerinden ses çıkmazken, Türk devletlerinin iyi niyetli girişimleri bize ders olmalıdır.

Turgut Özal ve Süleyman Demirel dönemindeki gibi Türk dünyası politikalarının oluşturulması yönünde yeni fırsatlara kavuştuğumuz bu süreci iyi değerlendirmeliyiz. Herhangi bir kriz durumunda alternatiflerin oluşturulması için Türkiye’nin her alanda ortaklık kurabileceği soydaş coğrafyanın yeniden ele alınmalı ve buralarda “ağabey” değil, “bölgesel partner” siyaseti kurulmalıdır.

Rusya krizi devam etse ve ileride ilişkiler düzeltilse bile, Doğu ve Batı ayrımı yapmadan komşu coğrafyalarla her alanda yüksek düzeyli işbirliğini hedefleyen, bölgesel sorunlarda arabulucu, yeni ekonomik ve enerji temelli alternatifler üreten dış politikaya ihtiyaç vardır.

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download