Ermenistan oligarşisinin Karabağ krizine ihtiyacı var

Son haftalarda Dağlık Karabağ’da artan çatışmalar ve yaşanan sivil ölümleri, Azerbaycan ve Ermenistan anlaşmazlığında yeni bir kriz doğurdu. Temas hattında yaşanan gerilimde, Erivan, Bakü’yü insan haklarını ihlal etmek ve sivilleri hedef olarak seçmekle suçladı.

“Dondurulmuş çatışma” olarak literatürdeki yerini koruyan Karabağ’da yirmi bir yıllık ateşkese rağmen devam eden büyük sınır gerilimleri şimdiye kadar bir savaşa sebebiyet vermedi. Bunda, iç ve dış siyasi dengelerin rolü büyüktür. Ancak bu gibi krizler siyasilerce propaganda aracı olarak kullanılabiliyor. Yaşanan son gerilimde ise Ermenistan’ın içeride ve dışarıda bunu ustaca kullandığını görüyoruz.

Öncelikle sınırda ilk defa sivil ölümü yaşanıyormuş gibi dünyaya Azerbaycan’ı agresif bir devlet olarak gösterme çabasına giriliyor. Hatta daha da ileri giderek “terörist devlet” tanımlaması bile yapılıyor. Şimdiye dek hiçbir zaman sınırda yaşanan ölümler hakkında net bilgiler sunmayan Ermenistan yetkililerinin zaman zaman onlarca Azerbaycan askerinin tek seferde yok edildiği gibi gerçek olmayan açıklamalarla halkın güvenini kazanma yolu seçtiği de biliniyor. Yaz aylarından beri ise özellikle elektrik protestolarından sonra, Ermeni yetkililer Karabağ’da her an savaş çıkacakmış gibi halkı tedirginliğe sürüklüyor ve bu yönde hazırlıklara girişiyor.

‘Asker millet’ vurgusu

Ermenistan 3-6 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği Shant-2015 askeri tatbikatlarıyla, halkın ve devlet kurumlarının muhtemel bir savaş halinde neler yapması gerektiğini pratiğe döktü. Çok geniş bir yelpazeye hitap eden tatbikatlarda müzelerde korunan eserlerin olağanüstü durumlarda nerelere saklanacağı dahi uygulamalı olarak gerçekleştirildi. Günlük yaşamda “asker millet” teması işlenirken, siyasi muhalefetin yönetimle ilgili eleştirileri de bu sayede görmezden gelindi. Tatbikatın kesinlikle Azerbaycan’la ilgili olmadığı, bölgesel bir savaşta Ermenistan’ın hazırlık seviyesinin ölçüldüğü defalarca ifade edildi. Bu tatbikattan bir hafta sonra 65 bin askerle farklı bir tatbikat yapan Azerbaycan ise söylemlerinde daha açık davranarak, muhtemel bir savaşta Karabağ’a yönelik bir askeri harekâtın ne şekilde olacağını pratiğe döktü. Bu süreci takiben temas hattında yaşanan çatışmalarla Karabağ yeniden dünya gündemine oturdu. Ancak Ermenistan’ın bu defa hem Batı’da hem de Rusya nezdinde yaptığı propaganda çalışmaları öncekilere nazaran daha etkili görünüyor.

Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Azerbaycan’ı sert biçimde eleştirdiği ve insan haklarına saygısızlıkla suçladığı konuşmasından sonra ABD nezdinde Azerbaycan’ı agresif ülke olarak tanıtma faaliyetleri devam etti. Sonrasında Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne şikâyetlerini ileten Sarkisyan’a medya desteği de ilginçti.

Son çatışmalarda Azerbaycan’ın Türkiye silahlarını kullandığı ve Türk yetkililerin Bakü’ye gelerek Azerbaycan’ı Karabağ konusunda kışkırttığı yönünde haberler yazıldı. Hatta Azerbaycan’ın Nahçıvan üzerinden Ermenistan’ı da tehdit ettiği belirtilerek tüm Ermenilerin büyük bir tehdit karşısında bulunduğu algısı oluşturuldu. Tüm bunlar iç siyasete dönük girişimler olarak değerlendirilebilir. Nitekim bu görüşü destekleyen bir başka duyuru da Ermenistan Yezidiler Birliği’nden geldi. Ermenistan’ı sonuna kadar destekleyeceğini söyleyen ve Azerbaycan’ı IŞİD’e benzeten birlik, gönüllü olarak Karabağ’da savaşma taahhüdünde bulundu.

Sanal gündem olarak Karabağ

Şunu söylemek gerekir ki, Karabağ ile ilgili artık sıradanlaşan fakat ihtiyaç halinde gündeme getirilen çatışmalar sürekli olarak Serj Sarkisyan ve ona bağlı menfaat gruplarının işine yaramaktadır. Ermenistan ordusundaki suiistimal ve intihar sebebiyle yaşanan asker ölümlerinin üzerini örten ve asker ailelerinin itirazlarına kulak tıkayan yönetim, temas hattıyla ilgili gerçeklerin de ortaya çıkmaması için büyük çaba sarf etmektedir. Zaten şu anda Ermenistan’da devam eden anayasa tartışmaları ve her gün ortaya çıkan yeni yolsuzluk konularıyla bunalan yönetimin böyle bir krize her zamankinden fazla ihtiyacı bulunuyordu.

2018′de görev süresi dolacak olan Sarkisyan’ın ülkenin refahı için yapılması gerektiğini belirttiği anayasa düzenlemesiyle neleri hedeflediği bilinmiyor. Kimine göre Sarkisyan’ın iktidar grubunu koruma altına alacak bir girişim, kimine göre ülkeye çağ atlatacak bir girişim olarak görülüyor. Ancak meselenin muğlaklığı kadar savunanlar ve karşı çıkanlar bağlamında olayı ele alırsak, Ermenistan’da anayasa yoluyla herhangi bir değişimin sağlanması zordur. Bu açıdan, muhalefetin sert fakat mantıklı eleştirileri önem kazanıyor.

Taraf olanlar ve karşı olanların meydana getirdiği siyasi gerilim ise doğal olarak sarsılmaz oligarşiyi sorgulanır hale getiriyor. Muhalif medya organları yönetimin yolsuzluklarını teker teker ortaya çıkarırken, Ermenistan Elektrik Ağı şirketinin Rusya’daki Ermeni işadamı Samvel Karapetyan’a, Güney Kıbrıs’a kayıtlı şirketi üzerinden satışının yapılması da yine bu kriz dönemine rastlıyor. Bunlara ek olarak yönetime karşı düzenlenen protesto yürüyüşleri de bu kriz sebebiyle “vatan elden gidiyor” ikazlarıyla durduruluyor.

Görünen o ki, 2018 yılına kadar Karabağ’da siyasilerin suiistimalleri doğrultusunda yeni ölümler yaşanacak ve bu bölgesel sorun sadece iktidarını sağlamlaştırmak isteyen kişilerin oyuncağı olarak kalmaya devam edecektir. Bölgede çıkabilecek muhtemel bir savaş dahi bu siyasilerin menfaatlerini koruyan bir koz haline getirilecektir.

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download