Dün Hemşehri Olan Türk ve Ermeni Bugün Düşman mı?

Dünya kamuoyunun hassasiyet göstereceği bir Ermeni meselesinin olduğunun ASALA saldırılarıyla farkına varan Türkiye Soğuk Savaş’ın bitimine hazırlıksız yakalandığı gibi, her yıl sendrom olarak yaşadığı 24 Nisan’la ilgili yaklaşımlarını da hazırlıksız biçimde sürdürmektedir.

Akademik anlamda kaybedilmek üzere olan bir savaşı Türkiye, şimdiye dek sınırları kapatarak ve diasporayla kavga ederek sürdürmüştür. İkisinin de sonuç itibariyle herhangi bir fayda sağlamadığı aşikâr. Komşu devletle ilgili yaklaşımlarını diaspora üzerinden düzenleme girişimleri sadece yeni soykırım tasarılarının gündeme alınmasını ve ilgili devletlerin Türkiye’ye baskı yapmasını sağlamıştır. Özellikle ABD’nin her yıl bu konuda hangi yaklaşımlara sahip olacağı beklentileri Türk hariciyesini bitap düşürmüştür.

Ermenistan’a yönelik kamu diplomasisi uygulamalarına sahip olmamakla birlikte, Ermeni lobiciliğinin güçlü olduğu ülkelerde alternatif bir Türk lobisini oluşturamaması da Türkiye’nin uluslararası arenada çıkmaza sürüklenmesini sağlamaktadır. Özellikle bu yıl Paskalya’ya denk gelen 24 Nisan, Ermeniler’de dini ve milli duyguların daha güçlü şekilde kendisini göstermesi için iyi bir fırsat olmuştur. Türkiye’de de yapılan etkili mitingler artık meselenin sağduyulu şekilde ele alınması gerektiğini göstermektedir.

Ermenistan’la kurulamayan sağlıklı iletişim diaspora ile kurulabilir mi?

Ermeni lobisi ve diasporanın etkili olduğu ülkelerde Türkiye tarafından çeşitli vesilelerle ortak festivaller, programlar ve buluşmalar gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Her zaman olmasa da belirli aralıklarla Ermeni gruplarla diyalog ortamının oluşması için çaba sarfediliyor. Ancak siyasilerin yaklaşımları bir yere kadar devam ederken, sivil toplum ağının geniş yelpazesi devletlerin başaramadığını başarabilmektedir. Yakın dönemde de ortak sorunların çözümü konusunda sivil toplumun etkisi kendisini gösterecektir. Biz de sivil toplum kanadında aldığımız inisiyatiflerle ABD’deki Ermeni varlığını yakından incelemekte ve ortak diyalog paydasının oluşması için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

ABD’ye gerek sevkiyat sonrası gerekse öncesinde gelen Ermenilerin büyük çoğunluğunun ortak düşüncesi, Türkiye’nin tarihi hatalarını kabul etmesi ve bölgesel işbirliğine giden yolu açmasıyla ilgilidir. Ataları iki yüz yıl kadar önce Osmanlı topraklarından Amerika’ya göç eden avukat ve yazar Mark Mustian da bu düşünceye sahip. Yeni dünyada yer alan yeni imkanları değerlendirmek için Amerika kıtasına gelen dedelerinin Ermeni kimliğini az da olsa koruyuşu, Mustian’ın bugün dahi Ermeni toplumuna karşı sorumlulukları olduğu düşüncesine sahip olmasını sağlamış. Uzun yıllar Florida’da avukatlık yapmış olan Mustian, geçtiğimiz yıllarda Türk ve Ermeni toplumlarının kopuşunu ele aldığı romanını yazmaya başlamış. Yedi yılda bitirdiği romanı “The Gendarme” ABD, Fransa, İspanya, Yunanistan, İsrail, İtalya, Brezilya ve İngiltere’de yayınlanmış. Kitabı yazma nedenini, Ermeni toplumunun kimliğinden ve tarihten habersiz yaşayışından duyduğu rahatsızlık olarak niteleyen Mustian diaspora Ermenileri’nin yüzde yetmişinin tarihi meseleleri sürekli olarak gündeme getirdiğini, yüzde onunun Ermeni kimliğinden habersiz yaşadığını ve diğer yüzdelik kısmın ise ılımlı biçimde tavrını devam ettirdiğini belirtiyor. Türkiye’yi ziyaret ettiğini ancak Ermenistan’a gitme fırsatının olmadığını söyleyen Mustian Türkiye’yi çok sevdiğini ve Ermenistan ilişkileri konusunda da iki ülkenin kendi kararlarını kendilerinin alması gerektiğini savunuyor. Açık sınırların kültürel etkileşimi artıracağını ve sorunların beklenenden daha kısa süre içerisinde çözüleceğine inanıyor.

Florida’da yaşayan ve Türkiye’yle ilişkiler konusunda ılımlı yaklaşımlarını sürdüren Vasken Hagopian ve Zohrab Hovsapian ise sevk döneminde Türkiye’den ayrılmışlar. Adanalı olan Hagopian şu anda Florida Devlet Üniversitesi’nde Fizik ve Astronomi Profesörü olarak çalışmalarına devam ediyor. Birinci Dünya Savaşı döneminde pek çok akrabasını kaybeden Hagopian’ın ailesi sırasıyla Suriye, Lübnan, Fransa ve Yunanistan’a göç etmiş. Babası Osmanlı kiliselerinde görev yapmış ve döneme ilişkin hatıralarını göçten sonra kitaplaştırmış. Hagopian Ermenistan ile diaspora arasındaki ilişkiyi “yardımlaşma temelinde devam ediyor” şeklinde yorumlamakta ve Türkiye’nin mevcut vaziyette Avrupa Birliği’ne kabul edilmesinin zor olduğunu belirtmekte. Kadim iki milletin yanyana yaşamasına rağmen diyalog kurmamasının aklın alamayacağı bir durum olduğunu söyleyen Hagopian, Ermenistan’ın siyasi olarak Doğu Anadolu’dan toprak talep etmesinin mümkün olmadığını savunmakta.

Zohrap Hovsapian ise Diyarbakır, Silvanlı. Savaş döneminde yetmiş kişilik ailesinden sağ kalan beş kişi Suriye’den Fransa’ya göç etmiş. Aile büyükleri hatıralarını kitaplaştırmakla birlikte Osmanlı’da Keşişyan olan soyadlarını da değiştirmişler. Hovsapian’a göre bugünün dünyasında diyalogsuz bir insani yaşam mümkün değil. Sovyetler Birliği’nin milli bilinçleri yok ettiğini belirten Hovsapian, Wilson ilkelerinin kendileri için önemli olduğunun altını çizmekte. Milletlerin kendi kaderini tayin hakkının büyük devletlerce sunulması ve yine aynı devletlerce ellerinden alınmasının haksızlık olduğunu vurgulamakta. Türkiye’de pek çok dostunun olduğunu öğrendiğimiz Hovsapian, Türkiye Ermenistan ilişkilerinin en kısa zamanda geliştirilmesi ve ortak çalışmalara gidilmesinin hayati bir zaruret olduğuna inanmakta. Mevcut durumda enerji projelerinin dahi dışında kalan Ermenistan’la Türkiye’nin birlikte iyi işler başaracağından emin. İkisi de diyalogsuz barışın mümkün olmadığını belirtmekte ve ortak paydanın oluşturulması için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini söylemekteler.

Vaktiyle birbirinin hemşehrisi, sıra arkadaşı, kapı komşusu, dünürü ve iş arkadaşı olan iki topluluk bin yıllık birlikteliğin ardından yaşanan yüz yıllık kopuşla birbirlerine yabancılaşmış ancak ortak geçmişe ait izler asla silinmemiş. Siyasi yaklaşımların doğurduğu ön yargılar iki devletin de hangi adımları atması gerektiği konusunda tereddütte bırakmakta. Bir yandan diyalog kuramayan halklar diğer yandan bir araya getirilemeyen diaspora grupları meselenin sendrom olarak sürmesine sebep olmakta. Sendromdan kurtulmak isteyen Türkiye ise atacağı adımları Batı ve Doğu Ermenileri için uygun hale getirmeli ve özellikle sınırları kaldırdığı ülkeler gibi Ermenistan’la ilgili kamu diplomasisi faaliyetlerini artırmalıdır. Çünkü Ermenistan’la konuşulması gereken düşmanlık söylemlerinden çok, işbirliği söylemlerine ihtiyacımız var. Zira bu düşmanlığın kimlere fayda kimlere zarar getirdiği aşikar.

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download