Doğu Türkistan’ı unutuyor muyuz?

Hatırlanırsa, Doğu Türkistan’da yaşanan olaylara yönelik olarak toplumsal tepkimiz belirli zümrelerin protesto gösterileriyle sınırlı kalmıştı. Toplumsal vicdanî ret, Doğu Türkistan meselesinde yeterli şekilde kendisini gösterememişti. Artık şu andan itibaren üzerimize düşen, yeni keşfettiğimiz Doğu Türkistan coğrafyası ile ilgili olarak Türkiye politikaları oluşturmaktır.

 Bölgeye ve yaşanan son acı olaylara yönelik olarak bazı tespitleri sunmak istiyorum. Umarız ki, tespit ettiğimiz bu meseleler Türkiye’nin dış siyasi açılımlarına da dâhil olur.

- Doğu Türkistan’daki olaylar Çin’in yıllardan beri uyguladığı baskıların, zulümlerin bir sonucudur. Burada hem Türklüğe Hem de Müslümanlığa bir düşmanlık bulunmaktadır. Doğu Türkistan 1884′ten beri Çin’in işgali altındadır. O zamandan bu zamana buna benzer yüzlerce olay gerçekleşti. Her siyasal çalkantı döneminde binlerce insan hayatını kaybetti. Her çalkantı için bir tetikleyici ön olay sunuldu.

- Yaşanan son olayda da, çalıştığı fabrikadan atılan bir Han Çinlisi işçi, internet üzerinden iki Uygur Türkü’nün bir Çinli kıza tecavüz ettiği yalanını yaydı. Bunun üzerine o bölgedeki Çinliler Uygurlara saldırmaya başladı. Yerel emniyet birimleri tecavüz iddiasını araştırdılar. Olayın yalan olduğu tespit edildi ve bunu çeşitli yerlerde ilan ettiler. Buna rağmen bölgedeki Çinliler iki Uygur Türkü’nü linç ederek öldürdüler. Bu olayı protesto etmek isteyen Uygur Türklerinin üzerine güvenlik güçleri ateş ederek onlarcasını öldürdü. Olaylara yerel Çinli halk da iştirak etti.

- Olaylardan önce üç Çin Turizm dergisinin Türkiye’yi kapak yaptığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ziyareti Çin’in ısrarlarıyla gerçekleşti. Bu ziyaretin yüzde 90′ı ekonomi, yüzde 10′u siyasi amaçlıydı.

- Türkiye öteden beri Uygur Türklerinin iki ülke arasında dostluk köprüsü olmasını istiyordu. Gül’ün Urumçi ziyaretini de Türkiye istedi. Bu ziyaretten sonra Çin, “Türkiye terörizmle mücadelemizde bizi destekliyor” şeklinde beyanlarda bulundu.

- Aslında Doğu Türkistan’da gerçekleşen bu olayların uluslararası tetikleyici unsuru 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler saldırısıdır. Bu saldırıdan sonra ABD’nin uluslararası terörizmle mücadelesindeki yaklaşım Çin tarafından Doğu Türkistanlılara karşı kullanılmaya başlanmıştır. Çinliler Doğu Türkistanlıları potansiyel terörist olarak kabul etmektedir. Batı’da güçlenen “İslamofobi” söylemi Çin tarafından da kullanılmaktadır.

- Çinliler Türk devlet adamlarının “Terörizme karşıyız” cümlesini basınlarında “Uygur terörizmine karşıyız” olarak yansıtmışlardır. Zaten Türkiye’den Doğu Türkistan’da umut uyandıran her demeç ve ziyaretin arkasından bu tür olaylar çıkarılmaktadır.

- Doğu Türkistan’da Çin, Türkleri Çinli nüfusla bastırma yöntemini kullanmaya başladı. Böylece olaylar toplumlararası çatışma şeklinde yansıtılarak Çin devletinin faaliyetleri perdelenmektedir. Batı ülkeleri de “İslami Terörizm” imajından dolayı sessiz kaldı. Çin’e karşı “İnsan hakları” noktasından mücadele edilmelidir. Tibet bu imkânı çok iyi şekilde değerlendirmekte…

- Bu sorunun etnik, ekonomik ve sosyal yönleri bulunmaktadır. Çin Doğu Türkistan’da demografik yapıyı Türklerin aleyhine çevirmeye çalışmakla beraber iktisadi alanda da baskınlığını korumaya çalışmaktadır.

- Doğu Türkistan tarihsel süreçte uluslararası güçlerin mücadelesinde daima kullanılan, arada ezilen bir argüman olmuştur. Bu konuda AB’den, ABD’den, Rusya’dan ciddi bir tepki beklememek gerekir. Bu güçler Çin ile iyi geçinmek istiyor. Örneğin, Çeçenistan ile Doğu Türkistan meseleleri Rusya ile Çin arasında takas edilmiştir. Aynı şekilde Afganistan ile Doğu Türkistan ABD ile Çin arasında takas edilmiş olabilir. Ayrıca ABD Çin’e sert davranarak “Şangay Beşlisi”ne güç vermek istememektedir.

- Türkiye’ye düşen vazifeler ise çeşitlidir. Türkiye’deki Doğu Türkistanlıların faaliyetleri engellenmemelidir. Türk yetkililer Çin’in PKK kozunu kullanmasından korkmamalıdır.

Türkiye insan hakları noktasından politika geliştirmelidir. Çin karşısında Doğu Türkistan, Tayvan ve Tibet Türkiye için birer kozdur. Unutmamalıyız ki, bu olaylar toplumlararası çatışma değil Çin devletinin sistematik bir katliam hareketidir.

Türkiye 1990′ların başında yakaladığı büyük fırsatları her ne kadar kaçırmış olsa da, bugün o zararı telafi edecek yeni açılımlar geliştirebilir. Yeter ki gündem karmaşasına aldırmadan dünyada hangi olayların olduğunu ve nelerin hangi dengeler üzere bulunduğunu çözebilelim.

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download