Ani Diyalog’la Kapalı Sınırlar, Açık Fikirler

Türk – Ermeni ilişkilerinin yeni ivme kazandığı son yıllarda özellikle sivil toplum örgütleri ve medya organları aracılığı ile gerçekleştirilen programlar iki ülke ve iki millet arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesinde önemli rol oynuyor. Siyasilerin başaramadığı işleri gerçek bir başarı tablosuna dönüştüren sivil toplum örgütleri, bünyesindeki farklı düşüncelere sahip insanlarla aşılamayan sınırları aşabilmekteler.

İki ülke ilişkilerine yönelik olarak Türkiye’den ve Ermenistan’dan farklı sivil toplum örgütleri ve medya mensuplarının katılımıyla Erivan’da gerçekleştirilen Ani Diyalog Buluşması son dönemde atılan en önemli adımlardan biri. Her biri farklı çalışma alanlarında bulunan ve çoğunluğu gençlerden oluşan katılımcılar; ana teması Türk – Ermeni ilişkilerinin yeniden tesis edilmesi, siyaseten aşılamayan sorunların halk kanadıyla aşılmaya çalışılması ve bölgede barışın oluşturulması olan programda diyalog ağları örerek bizler için yeni bir umut kapısı oluşturmuştur.

Program açılış konuşmasında Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye temsilcisi Yonca Verdioğlu, iki ülke ilişkilerinin esas olarak gençlerin bir araya getirilmesi yoluyla ilerleyeceğini, sivil toplum kuruluşlarının bu buluşmalara açık destek verdiğini ve Türkiye’nin bu konularda hızlı bir ilerleme gösterdiğini belirtti. Türkiye Ermenisi yazar Mıgırdıç Margosyan ise anadilde konuşmanın önemi ve Türkiye’de Ermenilere yönelik bakış açısının olumsuzluğu üzerinde durarak bu konuda olumlu adımların atılabileceği mesajını verdi. ACNIS Koordinatörü Richard Giragosyan “kapalı sınırlar, açık fikirler” başlığı ile toplantının genel mesajını tek bir cümlede toparladığı konuşmasında, diyalogun sorunların çözümünde tek yol olduğunu ve siyasi yaklaşımların sadece popülerlik aracı olduğunu belirtti. Kafkasya Enstitüsü Başkanı Alexandar Iskandaryan ise, fiziki olarak kapalı olan sınırların ortak niyetlerin önüne set çekmemesi gerektiğine vurgu yaparak Türklere teşekkürlerini bildirdi.

Çeşitli çalışma gruplarının Türkiye – Ermenistan ve Türk-Ermeni ilişkilerine yönelik ne tür adımların atılması ve hangi türden çalışmaların yapılması üzerine yaptıkları beyin fırtınası oldukça önemli sonuçlar ortaya çıkarmış ve önümüzdeki süreçte ilişkileri etkileyecek olan maddeler sunmuşlardır. Barışın tesisi için ülkeler ve halklar arasındaki işbirliğinin tesis edilmesi yolunda atılan bu adım, devamı gelecek olan bir silsilenin başlangıcı mahiyetinde.

Şimdiye kadar hiç Türklerle ortak bir çalışma yapmamış olan Ermeni veya aynı şekilde bir Ermeni ile aynı platformda bulunmamış olan Türk katılımcılar program boyunca ortak kültürel ve coğrafi değerlerin ne kadar fazla olduğunun farkına varmış ve diyalog köprüsünün tesis edilmesinin önemini anlamışlardır. Zaten ilişkilerin ilerletilmesi için yapılan tartışmalar ve varılan sonuçlar da herkesin konuyla ilgili ne kadar bilinçlendiğinin göstergesidir. Programda babacan tavırları ve daima Türkçe konuşmasıyla gönüllere hitap eden Diyarbakırlı Mıgırdıç beyin “iki halkın köyleri aynı, evleri aynı, hatta bu köy evlerinin köşesine yığdıkları tezekler dahi aynı görüntü veriyor bizlere… Tezekler bile bir ortak değer oluşturmak için başlı başına bir malzeme değil mi?” sözleri artık hiçbir söylemin ve yaklaşımın düşmanlık oluşturmak için sebep olamayacağını gösteriyor bizlere.

Programda yer alan Ermeni gençlerin büyük çoğunluğunun pek çok Türkçe ifadeye hakim olduğunu şaşkınlıkla öğreniyoruz. Buna ek olarak Türkiye’deki gelişmeleri ciddi bir şekilde takip etmeleri, Türk dizilerinden bahsetmeleri ve Türk siyasi yaşamından örnekler vermeleri de bizleri şaşırtıyor. Pek çoğunun ailesi Kars, Van, Erzurum ve Malatya gibi bölgelerden göçmüş olan gençlerin Türk gençleriyle olan etkileşimi, siyasi yaklaşımların ne denli zararlı bir tablo oluşturduğunu öğretiyor bize. Kahve arasında Tiran beyle, Türk mimarisindeki kümbet yapılarını Ermeni ustaların meydana getirdiğini ve Selçuklu mimarisine Ermenilerin büyük katkılarda bulunduğunu, Arik ile Türkçe’deki “ciğerim, eyvallah, kardaş” kelimelerinin Ermenice cümlelerde kullanıldığında kulağa çok hoş geldiğini, Johnny ile Atatürk’ün Agop Dilaçar’a verdiği imkanları, Varujan ile Sultan Alparslan’a destek olan Ermeni topluluklarını konuşuyoruz. Her konuşmamızda ortak bir tarihten, ortak bir coğrafyadan ve ortak bir kültür hazinesinden örnekler veriyoruz. Ortaklıkların uzun yıllar sonrasında iki ülke gençleri arasında konuşulması, sorunların tartışılması ve geleceğe yönelik ortak adımların atılması için birlikte çalışılması oldukça önemli bir gelişme. Şimdiye kadar Türk-Ermeni ilişkilerinin geliştirilmesi yönünde çalışan Özcan Yurdalan ağabeyin “Merhabarev” çalışması da ayrıca takdire şayan. Türkiye ve Ermenistan’dan çok özel karelerin yer aldığı bu fotoğraf albümünü iki ülke ilişkileri açısından oldukça önemli buluyorum. Türkçe “Merhaba”, Ermenice “Barev”in bir arada kullanılması zaten vurgulamak istediğimiz ana mesajı vermekte.

Bu programın bir başlangıç olmasını ve devamının etkin bir şekilde sürdürülmesini diliyorum.

Mehmet Fatih ÖZTARSU

You can leave a response, or trackback from your own site.

Leave a Reply

Powered by WordPress | Designed by: Free Web Space | Thanks to Best CD Rates, Boat Insurance and software download